Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen insani felaket olarak adlandırılan depremlerde Türkiye ve Suriye’de 44 binden fazla insan ölmüş ve Suriye’nin çeşitli bölgelerinde yaşayan 12 bin Suriyeli de bu trajediden etkilenmiştir. Depremlerde, sadece Suriye’nin kuzeybatısında 4 bin 400’den fazla kişi öldü ve 12 bin 400’den fazla kişi de yaralandı. Suriye’de depremin etkilediği bölgelerde 8 bin 900 bina tamamen yıkıldı ya da ağır hasar aldı ve bu da 50 bin kişinin evsiz kalmasına neden oldu.
İnsani felaketlerin yaşandığı sahalarda çalışan sivil toplum kuruluşları olarak bizler, Suriye halkına ve depremzedelerin ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz. Deprem felaketi sonucunda evlerini kaybeden ve dışarıda kalanlara da kolaylık ve güvenle barınabilecekleri bir yer bulabilmelerini temenni ediyoruz.
Suriye’nin kuzeybatısını ve Türkiye’nin güneyini etkileyen bu yıkıcı depremler, Suriye halkının sorunlarını genel olarak büyütecek bir siyasi felakete sebep olabilir.
Depremlerin etkilediği Suriye’nin kuzeybatısında sorunları çözecek anlamda herhangi bir acil durum müdahalesinin olmaması ve Birleşmiş Milletler ile ona bağlı kuruluşların acil yardım ulaştırma konusundaki korkunç başarısızlığı, birçok insanın geç müdahale nedeniyle hayatını
kaybetmesine neden olmuştur.
Öte yandan depremden önce yayınlanan birçok rapora ve depremden sonra Esed rejimi kontrolündeki bölgelerde gerçekleşen yolsuzluklar ve adam kayırmayla ilgili çok sayıda şikâyete rağmen Birleşmiş Milletler, uluslararası yardımların yalnızca Esed rejimi ile koordine edilmesi ve yardımların rejime gönderilmesi konusunda ısrar etmiştir. Tüm bunların sonucunda Esed rejimi, yardımları dağıtmak yerine askeri milislerine vermek için gönderilen yardımlara el koymuştur.
Birleşmiş Milletler ise, Esed rejiminin Suriye’nin kuzeybatısındaki ilişkileri şantaj aracı olarak kullanmasını kabul ederek, ancak rejimin onay vermesinin ardından yardım sağlamayı onaylamıştır. Bu yaşananlar da erken müdahale sürecinin boşa harcanmasına ve binlerce Suriyelinin acı çekmesine ve ölümüne neden olmuştur.
Bütün bu yaşananlar, Suriye rejiminin tüm bileşenleriyle Suriye halkını temsil eden meşru bir hükümet olduğu yanılgısını ortaya çıkarmış ve Esed rejimiyle tam normalleşme çabaları, kısa vadede Suriyelilerin karşılaştığı ana tehdidin göstergelerinden biridir.
Bunu, Birleşmiş Milletler ile çeşitli ülkelerin ve siyasilerin, yardımların rejimin kendi kontrolü dışındakisınır kapılarından geçmesine izin verdiği için Esed’e teşekkür ettikleri açıklamalarında ya da yardımların kendi kurumlarına gönderilmesi çağrısında zaten görüyoruz. İnsani yardımları dahi kendi halkına karşı bir silah olarak kullanan ve 10 yılı aşan bir süredir devam eden iç savaşta kimyasal silah kullanımı da dahil olmak üzere savaş suçları işleyen Esed rejimi, Suriye halkına tercih edilmiştir. Ayrıca bu rejim, Suriye halkının yarısından fazlasının göçe zorlanması ve yerinden edilmesinin sebebidir.
İkinci ve daha ciddi tehdit ise Suriye’nin kuzeybatısında ve Türkiye’de evlerini, işlerini kaybeden yerinden edilmiş Suriyelilerin Avrupa tarafından Suriye’nin kuzeybatısına sığınmalarına izin verilmemesi ve Esed rejimi tarafından kontrol edilen bölgelere zorla geri gönderilmesidir.
Bu sebeplerle bazı ülkeler ve kişiler, yerinden edilmiş Suriyeliler için en uygun çözümün Birleşmiş Milletler’in desteklediği “adım adım”, “pilot projeler”, “bölge bazlı geri dönüş” gibi daha önce ortaya konmuş fikirlere, daha geniş ölçekte bunların uygulanıp Suriye’de Esed rejimi tarafından kontrol edilen bölgelerde barınma alanları veya geçici kamplar kurularak rejimle birlikte bazı düzenlemeler yapılmasına inanabilir. Ancak aslında bu, Suriye halkı için varoluşsal bir tehdittir.
Tüm bunlarla birlikte, Suriyelisivil toplum kuruluşları olarak bizler, uluslararası toplumu, Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi Genel Temsilcisi onayıyla “Suriye’nin kuzeyinde Suriyelileri yalnız ve yüzüstü bırakmakla” suçluyoruz. Esed rejimiyle normalleşme havası taşıyan adımları, Suriye’nin kuzeyine gönderilen yardımların ulaştırılması için sınırları açmasından dolayı Suriye rejimine yapılan uluslararası teşekkürleri ve iltifatları kınıyoruz.
Aşağıda imzası bulunan sivil toplum kuruluşları olarak bizlerin talepleri şunlardır:
-
- Birleşmiş Milletler ve bağlı kuruluşlarının, afetten sonraki ilk 140 saat içinde Suriye’nin kuzeybatısındaki depremzedelere yardım sağlama konusundaki kabul edilemez başarısızlığına ilişkin bağımsız bir uluslararası soruşturma yürütülmesi.
-
- Suriye’nin kuzeybatısındaki “sınır ötesi yardım” konusundaki Birleşmiş Milletler’in aciz durumda kalarak, Rusya’nın yıllardır devam eden siyasi şantajının sınırlanması, bu tür bir prosedür için uluslararası hukuktaki geniş esasların kullanılarak mevcut tüm sınır kapılarından
insani yardımın ulaştırılmasına başlanması ve Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından alternatif yardım mekanizmalarının kurulması.
- Suriye’nin kuzeybatısındaki “sınır ötesi yardım” konusundaki Birleşmiş Milletler’in aciz durumda kalarak, Rusya’nın yıllardır devam eden siyasi şantajının sınırlanması, bu tür bir prosedür için uluslararası hukuktaki geniş esasların kullanılarak mevcut tüm sınır kapılarından
-
- Birleşmiş Milletler’e ek olarak büyük bağışçılardan, depremden etkilenenlere tazminat verilmesi de dahil olmak üzere Suriye’nin kuzeybatısı için önümüzdeki 12 ayı kapsayan bir acil durum müdahale planının hayata geçirilmesi.
-
- Tüm yardımların, özellikle Suriye’nin kuzeybatısında ve depremden etkilenen tüm bölgelerde bilfiil çalışan Suriyeli kuruluşlara ve gönüllülere doğrudan ulaştırılması, büyük bağışçıların hiçbir şekilde rejime bağlı olmayacak şekilde organize edilmesi.
-
- Suriye halkına karşı değil, Suriyelilere karşı işlediği korkunç suçlar nedeniyle Esed rejimine uygulanan, rejimle siyasi ve ekonomik normalleşmenin önündeki ana siperlerden biri olan, ancak aynı zamanda insani ve depremle ilgili yardımların ulaştırılmasını da etkilemeyen Sezar Yasası veya Avrupa Birliği yaptırımları gibi önleyici maddelerin teyit edilmesi.
-
- Rejim, Suriye’yi bir uyuşturucu devletine çevirmiş ve Suriye halkına karşı sayısız insanlık dışı savaş suçu işlemiştir. Dolayısıyla Suriyelilere zarar verebilecek en büyük felaket, rejimle normalleşmenin gerçekleşmesi ve rejimin ihya edilmesidir. Bu sebeplerle herhangi bahaneyle rejimle insani veya siyasi düzeyde her türlü normalleşme girişimleri durdurulmalıdır.
-
- Suriye’nin kuzeybatısında ve Türkiye’de evsiz kalan, yerinden edilmiş Suriyelilerin rejim tarafından kontrol edilen bölgelere veya herhangi bir başka yere zorla geri gönderilmelerine yönelik her türlü planın reddedilmesi ve mevcut konumlarında kendilerine acil destek ve yardım sağlanmaya odaklanılması.
Son olarak, rejimin kontrol ettiği bölgelerdeki kalan mağdur Suriye halkımızın da yanlarında olduğumuzu vurguluyoruz. Güvenlik güçlerinin yardımların dağıtılmasına müdahale etmesinin önlenmesi rejim güçlerinin yaptığı gibi yardımların çalınmaması ve siyasileştirilmemesi, şeffaflığın sağlanması için denetim mekanizmalarının artırılması çağrısında bulunuyoruz ve depremden etkilenen tüm insanlara yardım sağlanmasını destekliyoruz.
Ayrıca tüm yaşanan insani krizlere ve felaketlerin gölgesinde, Suriye toplumunun dayanışmasını, özellikle Suriye’nin kuzeydoğusu ve Deyrizor’da tüm kesimleriyle Suriye halkının birliğine vurgu yapan girişimleri takdir ediyoruz. Aynı şekilde Suriyelileri, bireysel ve kolektif düzeydeki girişimlerini sürdürmeye ve krizin hafifletilmesinde etkili çalışmalar yapmaya çağırıyoruz.
*ULFED’in çağrısını yaptığı bu basın açıklamsına 200’den fazla Suriyeli organizasyon katılmış ve imzalamıştır.