Suriyelilerin ve Türklerin Perspektifiyle, Suriyelilerin Türkiye’ye Göçünde Karşılaşılan Sorunlar ve Fırsatlar

تحديات وفرص الهجرة السورية إلى تركيا: من منظور سوري وتركي

Giriş:

Suriyelilerin Türkiye’ye göçüyle ilgili sorunlar ve fırsatlar, 2024 yılında da ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Sivil Toplum Salonu’nun 4 Mart 2024’te İstanbul’da düzenlenen ikinci toplantısı, bu sorunları anlama, çözüme kavuşturma ve mevcut fırsatlardan yararlanma konusunda devam eden çabaları ele almıştır. Toplantı, Suriyelilerin ve Türklerin perspektifiyle ortak sorunları, kapsamlı ve etkili çözümler aramaya yönelik ortak isteği ortaya koyan etkileşimli bir ortam sunmuştur.

Sivil Toplum Salonu diyalog ve fikir alışverişi için bir platform görevi görmektedir. Suriye ve Türkiye’de önde gelen ve nüfuz sahibi şahsiyetlerin göç, entegrasyon ve bir arada yaşama ile ilgili konuları tartışmak üzere bir araya gelmiştir. Farklı gruplar arasındaki bu kapsamlı tartışma, Suriyeli mültecilerin ve Türk toplumunun karşı karşıya olduğu sorunların daha iyi anlaşılmasına, entegrasyon ve iş birliğini artıracak fırsatların belirlenmesine yönelik önemli bir adım olmuştur.

Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Federasyonu’nun düzenlediği bu ikinci toplantı, geçici bir olay değil; aksine, fikir ve deneyimleri paylaşmak için gerçek bir fırsat, sorunların daha derinlemesine anlaşılmasına ve mevcut fırsatların öngörülmesine yönelik yeni bir başlangıç ​​noktasıydı.

Toplantıda tartışılan konuların derinlemesine analizi, sunulan öneri ve fikirlerin değerlendirilmesiyle, Suriyelilerin Türkiye’ye göç etmesinde karşılaştıkları sorunları ve fırsatları daha derinlemesine anlayıp, siyaset dünyasında ve toplumda öne çıkan bu olayın ortaya çıkardığı önemli tartışmalara ışık tutuyor olacağız.

 

Suriyelilerin Türkiye’ye göçünün tarihinin, sosyal ve ekonomik etkilerinin değerlendirilmesi:

Bu önemli toplantının başında toplantının direktörü Sayın Muhenned Buveydani, Suriyelilerin Türkiye’ye göçünün tarihini değerlendirmiştir. Bu tarih, iki ülke arasındaki ilişkileri şekillendiren, iki toplumun sosyal ve ekonomik yönlerini etkileyen bir dizi olay ve gelişmeyi kapsayacak şekilde genişlemiştir.

Mevcut gerçekliği anlamanın yolu geçmişe, Suriyelilerin Türkiye’ye göçünün tarihine dönmekle başlamaktadır. İki ülke arasındaki bu yakın ilişkinin kökleri onlarca yıllık ortak tarihe dayanmaktadır. Meseleyi ilk değerlendirdiğimizde bu göçün gidişatını ve bunun sadece bir nüfus değişimi olmadığını; aksine, iki ülkede birçok ekonomik ve sosyal yönü oluşturan canlı bir deneyim olduğunu görmekteyiz.

Sosyal ve ekonomik ilişkiler on yıllar öncesine dayandığı için, eski ticari ilişkilerden, yıllar süren ortak tarih boyunca oluşan karşılıklı kültürel etkiye kadar Suriyeliler ve Türkler arasındaki ortak tarihi anlamak, mevcut durumu anlamak açısından büyük önem taşımaktadır.

Suriyelilerin göçünün Türk toplumunun sosyal ve ekonomik yönleri üzerindeki etkisi değerlendirilmiştir ki Türkiye’de sosyal ve ekonomik yapı, çok sayıda Suriyeli mültecinin varlığıyla birlikte önemli dönüşümlere sahne olmuştur. Bu etki sadece yerelde kalmamış, bölgesel ve uluslararası arenayı da etkilemiştir. Ortak bir tepkiyi ve uluslararası iş birliğini gerektiren yeni sorunlar ve potansiyel fırsatlar oluşturmuştur.

Bu tarihsel değerlendirme, her iki toplumun karşı karşıya olduğu sorunların ve fırsatların kapsamlı bir şekilde anlaşılmasının önemini vurgulamıştır. Suriyelilerin Türkiye’ye göçünün gölgesinde yenilenen sorunlarla başa çıkmak için mevcut sorunları tartışma ve geleceğe yönelik stratejiler geliştirme konusunda temel başlangıç ​​noktasını temsil etmektedir.

 Göçün tarihini incelerken sosyal etkilerine, entegrasyon ve dayanışma konusunda sunduğu fırsatlar ile farklı kültürler ve sosyal normlar arasındaki bu canlı ve sürekli iletişimin sonucunda ortaya çıkan sorunlar üzerinde durduk.

Bu ortak tarihi ve bu tarihten kaynaklanan etkileri anlamak, gelecekteki gidişatı belirleme ve ilgili topluluklarda denge ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabaları yönlendirme konusunda önemli bir adımdır. Bu tarihsel değerlendirme ışığında fırsatları ve gelecekteki sorunları daha iyi anlayabilir ve bu şekilde Suriyeliler ile Türkler arasındaki bir arada yaşama ve dayanışmayı teşvik etmek için daha etkili stratejiler geliştirebiliriz.

 

Birinci oturum: Yerinden edilmiş Suriyelilerin karşılaştıkları sorunlar ve fırsatlar: Uyum ve entegrasyon sorunları ile çözüm önerileri:

İlk oturumda, uyum ve entegrasyon sorunlarına odaklanılmakla birlikte, tartışmalar yerinden edilmiş Suriyelilerin karşılaştığı sorunlar ve fırsatlar ile bu karmaşık sorunlar için önerilen çözümler etrafında şekillenmiştir. TBMM eski Milletvekili Sayın Mehmet Algan, mülteci hakları ile ulusal çıkarlar arasında gerekli dengenin sağlanması amacıyla Suriyeli mültecilerle ilgili devlet politikalarının iyileştirilmesinin önemine dikkat çekmiştir.

Sayın Algan, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Suriyeli mültecilere yönelik politikalarına yönelik yapılan eleştirilere vurgu yaparak, partiye destek verenlerin yüzde 70’inin mevcut politikaların bu hassas konuyu ele alma konusunda hatalı olduğuna inandığını belirtmiştir.

Sayın Algan bu eleştiriye rağmen, partinin hedef kitlesini ikna edip, bireysel haklar ile ulusal çıkarlar arasında bir denge kurarak durumu düzeltme fırsatının bulunduğunu açıklamış ve bu konuda hedefe ulaşmak için Göç İdaresi ile iş birliği yapılmasının önemine dikkat çekmiştir.

Sayın Algan, Türkiye’deki Suriyelilerin uyum ve entegrasyon sürecinin karşı karşıya olduğu siyasi ve sosyal sorunlara ışık tutmuştur. Ayrıca bu sürecin, mültecilerin desteklenmesi, ev sahibi toplumun dayanışmasının artırılması, iletişim köprülerinin kurulması ve toplumlar arasında bir anlayışın oluşması için fikir birliğine varmanın ve en etkili politikaları benimsemenin kapısını araladığını ifade etmiştir.

 

İkinci oturum: Türklerin karşılaştığı sorunlar ve fırsatlar: Ekonomik ve sosyal baskılar ve mültecilerle bir arada yaşamanın yolları:

İkinci oturumda Suriyelilerin göçü ışığında Türklerin karşılaştığı sorunlar ve fırsatlar ele alınmış ve bu olgunun Türk toplumu üzerinde yarattığı ekonomik ve sosyal baskılar değerlendirilmiştir. Mültecilerle bir arada yaşamanın yolları ve Suriyeliler ile Türkler arasındaki entegrasyon ve iş birliğini artırmaya yönelik devlet politikalarının geliştirilmesinin gerekliliği üzerinde durulmuştur.

Bu oturumda Suriye Diyalog Merkezi Sosyal Birim Direktörü Sayın Kinda Hawasli, Suriyeli mültecilerle ilgili politikaların başarısını sağlamak için devlet politikaları ile ev sahibi toplum arasındaki karşılıklı etkileşimin önemini vurgulamıştır.

Üç unsurun (devlet politikaları, mülteciler ve ev sahibi toplum) iç içe geçmesi, politikaların, başarılı entegrasyon ve bir arada yaşama sürecinin önemli bir parçasını oluşturacak olan karşılıklı etkileşimli bir süreç haline gelecek şekilde geliştirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca bu ortak sürecin ancak tüm taraflar arasında entegre ve uyumlu çalışmalar yapılması durumunda başarılı sonuçlar sağlayabileceğine dikkat çekmiştir.

Buradan hareketle, Suriyelilerin göçünden kaynaklanan ekonomik ve sosyal sorunların üstesinden gelme konusunda başarılı olmanın, devlet politikalarında radikal değişiklikler yapılmasını, mülteciler ile ev sahibi toplum arasındaki etkileşim ve iş birliğinin geliştirilmesini gerektirdiği açıktır.

Tüm taraflar arasında olumlu etkileşime imkân tanıyan üzerinde çalışılmış ve etkili politikalar geliştirilerek ve ortak çabalar birleştirilerek, Suriyeli mülteciler ile Türk toplumu arasında sürdürülebilir bir iş birliği, etkin entegrasyon ve barış içinde bir arada yaşam sağlanabilecek ve mevcut fırsatlardan en iyi şekilde yararlanılabilecektir.

 

Açık Diyalog: Görüş ve fikir alışverişinde bulunulması ve çözüm önerilerinin sunulması konusunda fırsat verilmesi:

Açık Diyalog oturumunda tüm katılımcılar açık bir şekilde görüş ve fikir alışverişinde bulunma ve çözüm önerileri sunma fırsatı bulmuştur. Bu oturum, Suriyeliler ile Türkler arasındaki iş birliğini geliştirmenin ve karşılıklı anlayışı derinleştirmenin yolları ile sosyal ve ekonomik entegrasyonu teşvik eden politika ve prosedürleri geliştirme konularında verimli ve zengin tartışmalara sahne olmuştur.

Bu bağlamda Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Federasyonu (ULFED) Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Halid El-İsa, mültecilerin deneyimlerine ve göçlerinin tarihi ve sosyal bağlamını anlamanın önemine ilişkin kapsamlı bir vizyon sunarak şunu ifade etmiştir: “Bu hayatta hepimiz mülteciyiz, ancak ilticamızın saati ve tarihi farklıdır. Hz. Adem’in yaratışından beri hiç kimse, yakın ya da uzak çevresinde bulunduğu noktada olacağına dair bir garanti veremez.”

Sayın Halid El-İsa, başkalarıyla empati kurmanın ve onlarla dayanışmanın insanlığın vazgeçilmez bir parçası olduğuna dikkat çekerek, toplumun tüm üyeleri arasında denge ve anlayışı sağlamak için ortak çalışmanın, bireyler ve farklı topumlar arasındaki etkileşim ve iş birliğinin önemini vurgulamıştır.

Suriye Amerikan Tıp Derneği (SAMS) Türkiye Bölge Direktörü Dr. Mazen Kawara ise sorunların, mültecilerin ve ev sahibi toplumun ihtiyaçları doğrultusunda politika ve prosedürler geliştirme fırsatı oluşturduğunu vurgulayarak, Türkiye’deki yasaların ülkenin hızlı kalkınmasına ayak uydurmasının gerekliliğine dikkat çekmiştir. Ayrıca Türk toplumundaki hızlı dönüşümlere uygun yasaların geliştirilmesinin önemini vurgulamıştır.

Syrian Association for Citizens Dignity (SACD) Mütevelli Heyeti Üyesi Dr. Hala Al-Ghawi, Suriyeli mültecilerin Türkiye yolculuğuna ışık tutmuş ve ülkelerinden zorla çıkarılmalarının ardından güvenli bir sığınak ve insanca bir yaşam arayışıyla Türkiye’ye sığındıklarını belirtmiştir. Mevcut sorunların birçoğunun, Türkiye dışında yeni seçenekleri düşünmeye ve aramaya sevk ettiğini, bunun da bu sorunlarla ciddi ve etkili bir şekilde mücadele etmenin önemini ortaya koyduğunu eklemiştir.

Öte yandan insan hakları aktivisti Sayın Taha El-Gazi, Türkiye’deki Suriyeli öğrencilerin kimlik ve dil kaybına dair duyduğu kaygıyı dile getirerek, birleşmenin her iki taraf için de faydalı olması gerektiğini vurgulamıştır. Herkesin çıkarları arasında bir denge oluşturmaya, mülteciler ile yerel toplum arasında barış içinde bir arada yaşamayı teşvik etmeye yarayan politikaların benimsenmesi gerektiği çağrısında bulunmuştur.

Sayın Dima Rajab, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin karşılaştığı sorunların son yıllarda önemli ölçüde arttığına dikkat çekerek, son dönemde ciddi oranda artan ve Türk toplumunu büyük ölçüde etkileyen nefret söyleminin tırmanması konusunda sosyal medya platformlarının önemli bir rol oynadığını ifade etmiş ve bu sorunların etkili bir şekilde ele alınması için ortak çabanın gerekli olduğunu vurgulamıştır.

Açık diyalog oturumu, uzmanlık ve deneyim alışverişinde bulunmak ve kamu yararına hizmet eden ve toplumun tüm kesimleri arasında iş birliği ve dayanışmayı artıran yapıcı çözümler sunma konusunda gerçek bir fırsat oluşturmuş ve herkes için daha iyi bir gelecek inşa etme konusunda olumlu bir etki bırakmıştır.

Toplumun çeşitli kesimleri arasındaki iletişim ve yapıcı etkileşimin, mevcut sorunların ele alınması, uygun çözümlerin aranması, daha uyumlu ve istikrarlı bir toplum inşa edilmesi konularında büyük bir öneminin olduğu açıkça görülmektedir.

 

Sonuç:

Bu önemli toplantının sonunda, Sivil Toplum Salonu’nun çabalarının, ilgili taraflar arasındaki iletişim ve iş birliğini artırarak, Suriyelilerin Türkiye’ye göçünün getirdiği sorunlara yönelik pratik çözümlerin tartışılacağı bir platform sağlayarak istenen sonuçları verdiğini görmekteyiz.

Bu toplantı, Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Federasyonu’nun Suriye ve Türk toplumları arasındaki iş birliği ve dayanışmayı güçlendirme, diyalog ve anlayış köprülerini oluşturma konusundaki kararlılığını teyit etmektedir. Açık iletişim ve verimli diyaloglar yoluyla, Türkiye’deki Suriye toplumunun karşı karşıya olduğu zor ve acil sorunların, durumun iyileştirilmesine katkıda bulunacak çözümler sağlamanın ve bu durumdan etkilenen toplumlarda iş birliğini ve dayanışmayı teşvik etmenin gerekliliğinin altı çizilmiştir.

Bu önemli toplantıyla Sivil Toplum Salonu’nun, Suriye ve Türk toplumlarının bireyleri arasında iletişim ve olumlu etkileşim için hayati bir platformu, Türkiye’deki Suriyelilerin koşullarının iyileştirilmesi, ortak iş birliği sağlanması, tüm taraflar arasında barışçıl ve sürdürülebilir bir arada yaşamanın teşvik edilmesi için bir iletişim köprüsü haline geldiğini görmekteyiz.

Arkadaşlarınızla içeriği paylaşın..

Scroll to Top